CHP Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, Akbelen Ormanı’nın Maden Sahası Olarak Kullanılmasına Tepki Gösterdi
CHP Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, Akbelen Ormanı çevresindeki toplam 190 parsellik tarım arazisinin linyit maden sahası olarak kullanılması için acele kamulaştırılmasına tepki gösterdi. Adem, bu kararın doğaya kalıcı zarar vereceğini belirterek, “Cumhurbaşkanı’nın son acele kamulaştırma kararıyla doğa katliamına hukuki kılıf hazırlandı. Bu karar, ekolojik felakete davetiye çıkarmaktadır” dedi.
CHP Tarım ve Orman Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, Muğla Milas’taki Akbelen Ormanı’nın çevresindeki İkizköy, Çamköy ve Karacahisar’da bulunan toplam 190 parsellik tarım arazisinin, linyit madeni sahası olarak kullanılmak üzere Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırılmasına ilişkin açıklama yaptı. Erhan, konuya ilişkin bugün yaptığı yazılı açıklamada geçen yaz Akbelen’deki maden sahası genişletme çalışmalarına karşı köylülerin ve çevrecilerin direnişini hatırlatarak şunları ifade etti:
“CUMHURBAŞKANININ SON ACELE KAMULAŞTIRMA KARARIYLA DOĞA KATLİAMINA HUKUKİ KILIF HAZIRLANDI”
“Türkiye’nin akciğerlerinden biri olan Akbelen, yıllardır enerji şirketlerinin ve hükümetlerin iştahını kabartıyor. 2020’de dönemin Tarım Bakanı Pakdemirli tarafından iki termik santralle yapılan anlaşmayla bu nadide orman alanı fiilen talan edilmeye başlandı. Ardından gelen mahkeme kararlarına ve köylülerin direnişine rağmen binlerce ağaç kesildi. Böylece bölgenin ekolojik dengesinin bozulması için ilk adım atılmış oldu. Mart 2022’de Bakanlığın çıkardığı yönetmelik değişikliğiyle Akbelen’de madencilik faaliyetlerine izin verilmesi ise doğa tahribatının önünü tamamen açtı. Geçen yıl Temmuz ayında da binlerce ağaç daha kesildi. Tüm bu gelişmeler yetersiz kalmış olacak ki, Cumhurbaşkanının son acele kamulaştırma kararıyla doğa katliamına hukuki kılıf hazırlandı. Bu karar, ekolojik felakete davetiye çıkarmaktadır.
“ARTAN HAVA, SU VE TOPRAK KİRLİLİĞİ BÖLGE HALKININ SAĞLIĞINI VE TARIMSAL-HAYVANSAL ÜRETİMİ OLUMSUZ ETKİLEYECEK”
Peki, bu kararın doğaya ve bölge halkına faturası ne olacak? Öncelikle maden sahası haline gelecek orman arazileri, bölgenin eko sistemini derinden sarsacak. Yok, edilen her ağaç ve yeşil alan sayesinde oluşan temiz hava ve su kaynaklarının kaybı, canlı türlerinin yok olması anlamına gelecek. Artan hava, su ve toprak kirliliği bölge halkının sağlığını ve tarımsal-hayvansal üretimi olumsuz etkileyecek. Ayrıca faaliyete geçecek linyit madeni ve çalışacak termik santrallerin havaya saldığı sera gazları, küresel ısınma sorununa katkıda bulunacak. Dünyanın pek çok yerinde yaşanan aşırı hava olayları, seller ve kuraklıklar göz önüne alındığında, yeni bir emisyon kaynağının hayata geçirilmesi son derece vahimdir.
“TARIM ARAZİLERİ YOK OLACAK, KÖYLÜLER GEÇİM KAYNAKLARINI KAYBEDECEK”
Bir diğer sorun da bölgedeki tarım arazilerinin yok olması ve köylülerin geçim kaynaklarını kaybetmesidir. Binlerce insanın hayatı altüst olacak, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirlik sekteye uğrayacaktır. Konunun bir de su kullanımı boyutu var: Kömür madenciliği ve termik santraller yüksek miktarda su tüketiyor. Bu da zaten kuraklıktan muzdarip bölgede su kaynaklarının daha da azalmasına yol açacaktır. Tüm bu olumsuz etkilere rağmen Akbelen’in maden sahası olması geri dönüşü olmayan bir karar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bölge halkının feryadı ile çevreci örgütlerin uyarıları ne yazık ki iktidar tarafından dikkate alınmamaktadır. Kısa vadeli ekonomik çıkarlar uğruna ekolojik tahribata hız verilmesi, gelecek nesillerin yaşam hakkına da kastetmektedir.
“AKBELEN DİRENİŞİ AYNI ZAMANDA İNSANLIĞIN DOĞAYLA KURDUĞU BAĞIN DİRENİŞİDİR”
Bugün Akbelen’de başlayan doğa katliamı, yarın bir başka yerde devam edecektir. Enerji arzı ve ekonomik kalkınma hedeflerini doğayı gözetmeden sürdürmek, çevresel felaketlere davetiye çıkarmaktan başka bir işe yaramamaktadır. İklim krizi dünyamızı sarsmaya devam ederken, Türkiye hızla bu yıkıma ortak olmaktadır. Akbelen son örnek olmamalı, bu doğa katliamına ortak olmamalıyız. Bölgedeki yurttaşlar, çevreci örgütler ve duyarlı herkes bu hukuksuz, vicdansız karara direnmeye devam etmeli, hukukun ve çevrenin çiğnenmesine izin vermemelidir. Ormanlarımız, iklimleri korumanın da ötesinde insanlığın doğayla kurduğu o kutsal bağı sembolize ediyor. Bu bağı koparmaya hakkımız yoktur. Akbelen direnişi, aynı zamanda insanlığın doğayla kurduğu bağın direnişidir.”